Hiç çekmediğim kadar la havleyi son 7 günde çektim

Kaybetmediysek, bulduk!

Sinir katsayım enflasyonun çok üstüne çıktı.

Bak, Murat Çetin!(Ak Parti İl Başkanı)

Gökten zembille olmasa da çok yüksek makamlardan düşüverdin.

Necip Fazıl’ın dediği gibi;

“Sabır; incecik sırat, ‘murat’ içinde ‘murat’...”

Murat sana, bize de sabrı kaldı.

Bir haftadır la havleyi tesbih yaptım çekiyorum…

La havle çeke çeke tesbih koptu.

Ben de koptum…

İl başkanı olmuşsun olmamışsın sizce benim umurumda mı?

Ne hasmımsın ne de hısımım…

Gelen ağam, giden paşam…

Naçizane 35 yıldır gazeteciyim…

Hem de mekteplisinden…

Polis muhabirliğinden tutun savaş muhabirliğine kadar mesleğin hemen hemen her dalında görev yaptım. Levent Kırca’nın Cevat Kelle tiplemesi gibi bir omuzumda fotoğraf makinesi diğer omuzumda kamera, muhabirlik yaptım.

Şimdi bir köşe tuttuk...

Karınca kararınca fikirlerimi yazıyorum.

Yazarken de birilerini memnun etmek birilerini üzmek gibi bir derdim yok.

Doğru bildiğim veya yanlış bulduğum ne varsa, kelimelere döküyorum.

Bunun içinde birilerinden icazet almıyorum…

Ceketimin yakasına Türk bayrağı rozeti dışında rozet de takmam.

Daha da mı anlamadın? O zaman bastıra bastıra diyorum ki;

Ceketimin yakasında bir par-ti ro-ze-ti hiç olmadı, olmayacak.

2002’den bu yana Ak Parti’de nice il başkanları ve milletvekilleri geldi ve geçti.

Şöyle bir geriye dönüp bakıyorum…

Klavyemin tuşlarının dokundurmadığı politikacı neredeyse yok gibi.

Ökkeş Eruslu’yu Hürriyet’e manşet yapacak haberler yaptım..

Belki de o haber, Ökkeş Eruslu için sonun başlangıcı oldu.

Hele Ahmet Uzer’e neler yazdım neler

Öyle ağır sözler ettim ki bir güne bir gün bana hasımlık etmedi.

Daha birkaç gün önce bir araya gelerek hasbıhal ettik.

Sizin zihniyetinize bakılırsa, yazmamam gerektiği halde  Fatma Şahin'e rağmen Eyüp Özkeçeci’yi de yazdım.

Ama ne yazmalar…

Bugün bile aramız limoni…

Ha yazdıklarımdan dolayı çok bedel de ödedim.

Hele kazandığım bir davam vardı, kazandığım halde kay-bet-tir-di.

Ben, şunu yazdım bunu yazmadım diye bir şecere tutmuyorum.

Dönüyorum belediye başkanlarına…

Asım Güzelbey ile mahkemelik olmuş nice yazılarım var.

Hani bazı yakıştırmalar ve yaftalarınız var ya…

İster inan ister inanma, Fatma Şahin’i bile yazmışım.

Hatta bu yazılarımdan dolayı nahoş telefon görüşmelerimiz oldu.

Mehmet Tahmazoğlu ve Rıdvan Fadıloğlu’nu da yazdım…

2014 Yerel Seçimler öncesi Tahmazoğlu ile bizi, Fatma Şahin barıştırdı.

Fadıloğlu’nu yazdım…

Yüksek oktavdan konuşmalarımız oldu.

Sonra karşılıklı helalleştik.

Şamil Tayyar bana yazdırıyor iftiraları atıldı.

Onu da yazmışım…

Hatta hiç de hoş olmayan telefon konuşmamız oldu. Sonradan dost olduk o başka…

Daha kimler kimleri diyeyim…

Nejat Koçer, Mehmet Erdoğan, Ali Şahin, Derya Bakbak, Sait Kirazoğlu ilk aklıma gelenler…

Yazmadığım hemen hemen hiç siyasi yok.

CHP’lisi, MHP’lisi, İYİ Partilisi hepsini yazmışım.

Ta Ankaralardan MHP Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın’ın aradığı yazılarımda oldu.

Başkaları yazsın ama yeter ki sen yazma diye ricacı olan siyasiler bile çıktı.

Şimdi soruyorum…

Bunları yazmak için kimden icazet almış olabilirim?

Bunu söyleyenlerin bu kompleksten biran önce kurtulsun.

Diyarbakır belediyeciliği üzerinden Gaziantep'teki belediyeciliğe atıfta ben bulunmadım.

Selfiyi de ben çekmedim.

Mevkisi ve makamı ne olursa olsun, yanlışa yanlış demek gibi bir huyum var.

Mesleğimin gereğini yapıyorum, yazıyorum arkadaş…

Sizin gibi tiplerle çok karşılaştım. Dün isimleri başkaydı, bugün ismi Murat Çetin olmuş olmamış hiç fark etmez.

Sizin dokunulmazlığınız var da bizim mi haberimiz yok.

Velhasıl gösterdiğiniz refleks ve ithamlar çok çirkin…

Aslında bu ilk yazım değildi…Son yazımda olmayacak.

Bundan önceki yazımda davet ettin…

Meslek büyüklerim davete icabet etmemi yanlış bulsalar da geldim.

Keşke yine öyle yapsaydın. En azından böyle küçük durumlara düşmezdin.

“Ruhi Aytaç’a bu yazıları siz yazdırıyorsunuz” gibi saçmalıklar yapmamış olurdunuz.

Antep tabiriyle Antep Karası çalmayı hiç size yakıştıramadım.

Selfi konusunda daha ağrını yazabilir miydim, yazardım.

Yazmadım, hele bir sor neden?

Hatta hiç sorma, cevabını bizzat kendiniz de arayın, şıp diye bulacaksın.

Ezcümle…

Eleştiri dozundaydı… Eğer o yazımı tane tane okusaydınız, size ziyadesiyle faydası olacak bir yazıydı. Teşekkür beklerken(!) çok saçma çok yanlış adreslerde kompleksinizi dışa vurdunuz.

Şu 4 aylık kısa sürede hiçbir il başkanının vermediği malzemeyi ben değil, siz verdiniz.

Daha neler var neler. Onlarda vakti ve zamanını bekliyor.

Yat, kalk, dua et…yazılarım rafine yazılar.

Ama bundan sonra benden o hassasiyeti beklemeyin!

Çünkü o hakkınızı an itibarıyla kaybettiniz.